Demiryolu rönesansı
Yük ve yolcu taşımacılığına talep artarken, çevre ve
enerji maliyeti baskıları demiryolunun yıldızını yeniden parlatıyor.
Geçen ay Türkiye’nin simgesel yapılarından biri işlevini
yitirmenin burukluğu içindeydi. 105 yıllık Haydarpaşa Garı 19 Haziran’da son
trenini uğurladı. Anadolu’yu İstanbul’a bağlayan raylar bundan sonra
Haydarpaşa’da son bulmayacak. İnşa edilen hızlı tren hattı ve Gebze banliyö
tren hattı Söğütlüçeşme’de sonlanacak ama Üsküdar üzerinden Marmaray ile Avrupa
yakasına geçmek mümkün olacak. Birkaç yıl sonra üzerinde demiryolu hattı da
bulunan üçüncü köprü İstanbul Boğazı’ndan demiryolu geçişini de sağlayacak.
Türkiye’nin hızlı demiryolu ağırlıklı yeni demiryolu politikasının
tek kurbanı Haydarpaşa olmayacak. Saatte 250 kilometre sürate çıkmayı
hedefleyen trenler gereken hatlar inşa edilirken onlarca istasyon, tarihi olan-olmayan
yüzlerce bina ve konut yıkılacak; hemzemin geçitler, köprüler kaldırılacak,
hatları genişletme çalışmalarında yüzlerce ağaç kesilecek. Ancak inşa edilecek
yeni hattın faydaları, inşaatın yol açtığı vicdani yaraları kısa sürede
onaracak nitelikte. Çünkü dünyada pek çok ülke karayolu taşımacılığının yol
açtığı küresel ısınma, kirlilik, yüksek enerji maliyetleri, trafik sıkışıklığı
ve kazalara alternatif olarak demiryolu taşımacılığına yönelmiş durumda. Hatta Dünya Demiryolu Birliği UIC’in internet
sitesinde belirdiği gibi, tüm dünyada bir “Demiryolu Rönesansı” yaşanıyor.
Avrupa Birliği, 2010 yılında taşımacılık politikasında
kabul ettiği yol haritasında küresel iklim değişikliğine yol açan Birlik
üyelerinin karbondioksit salımının tek başına yüzde 20’sinin kaynağı olan
karayolu yük ve yolcu taşımacılığını 20 yıl içinde yarı yarıya azaltıp,
demiryolu taşımacılığının payını üç kat artırma hedefini kabul etti örneğin. UIC
verilerine göre küresel demiryolu taşımacılığı pazarının büyüklüğü 2007’de 157
milyardan 2009’da 175 milyar dolara çıktı. Bu rakamın yeni yatırımların devreye
girmesiyle 2016’da 198 milyar dolara çıkması bekleniyor. Avrupa’da hızlı demiryolu
hatlarının uzunluğu 6800 kilometreye ulaştı. Çin’in hızlı tren ağı 2015’te 6700
kilometreye, Türkiye’de ise yaklaşık 1000 kilometreye ulaştı. Türkiye’de inşa
halindeki ve planlanan hızlı tren hatlarının uzunluğu 9000 kilometreyi buluyor.
Cezayir, Rusya, Suudi Arabistan ve Güney Kore dünyada hızlı tren hatlarına
sahip diğer ülkeler oldular.
Kilometre maliyeti, yerine göre 10 milyon dolara mal
olmasına rağmen modern demiryolu hatlarının yeniden gözde hale gelmesinin bir
diğer nedeni, yeni teknolojiler sayesinde işletme maliyetlerinin çok düşük
olması. Öyle ki İtalyan demiryolu mühendislik firması D’Appolonia’nın
hesaplarına göre bir hızlı trenin 300 kilometreye çıkıp bu hızı 100 kilometre
sabit tuttuğu takdirde yolculuk maliyeti 200 dolara düşüyor. Üstelik demiryolu
teknoloji şirketleri, bu maliyeti daha da aşağı çekecek yenilikler sunuyor.
İşte bunlardan bazıları…
Trenler kum dökmeye
başladı: Raylar eskidiğinde, yağlandığında veya sonbaharda üzeri dökülen
yapraklarla kaplandığında tren tekerlekleri kayar, trenin hızını ve çekiş
gücünü korumak için ekstra enerji harcamak gerekir. Yeni trenlerin bilgisayar
sistemleri bu sorunu çözdü. Sistemler
bazı tekerler kaymaya veya boşa dönmeye başladığında ek güç harcanmasını
önlüyor. Bazı trenlerde ise tekerlekler kayıp boşa dönmeye başladığında raylara
kum atan bir sistem kondu. Zorlu hava koşullarında bu trenlerin 24 saatte üç tondan
fazla kum kullandığı oluyor. General Electric’in PowerHaul lokomotifi böyle bir
kayma kontrolüne sahip. Bu sistem sayesinde tek lokomotifin çektiği kömür
vagonlarının sayısı 31’e kadar çıkabildi.
Makiniste akıl
veren yazılımlar geliştirildi: Fransa’nın hızlı tren işletmesi TGV ile
Amerikan Norfolk Southern yük treni işletmesi, trenlerinin kat edecekleri
hatların fiziki özelliklerine göre makinistleri yönlendiren, hızlarını azaltıp artırmayı veya “boşa
almasını” söyleyen yazılımlar kullanmaya başladılar. Böylece yakıt harcamaları
yüzde 5 ile yüzde 15 arasında azaldı.
Yeni malzeme
trenleri hafifletti: Kanadalı Bombardier firmasının Suudi Arabistan ve
Brezilya’daki hızlı tren hatları için geliştirdiği trenler muadillerine göre
yüzde 25 daha hafif. İş jetleri ile ünlü firma, uçaklarında kullandığı hafif
ama sağlam malzemeyi trenlere uygulayınca muadillerine göre yüzde 10 yakıt
tasarrufu sağlayan trenler ortaya çıktı.
Frenden elektrik
üretildi: Trenlerin durmak için harcadığı kinetik enerjiyi elektrik
enerjiye çeviren ve bunu elektrik dağıtım sistemine aktaran teknoloji
Almanya’da etkin biçimde kullanılıyor. Siemens’in geliştirdiği sistem,
trenlerin üretebileceği elektriği sadece “yüzde 2 kaçakla” 10 kentin elektrik
sitemine kazandırıyor.
Riskli katar
kalmadı: Trenlerin raydan çıkmasının bir nedeni de farklı ağırlıktaki
vagonların katarda kötü dizilmesi. Savrulan hafif vagonlar diğerlerinin de
savrulmasına yol açıyor. TUV Rheinlad Rail Sciences adlı firmanın geliştirdiği
pul kadar bir cihaz bu riski ortadan kaldırdı. Rayların yan yüzüne yapıştırılan
bu elektronik cihaz, rayın üzerinden geçen vagonların ağırlıklarını tek tek
ölçerek bir merkeze bildiriyor. Merkezdeki bilgisayarlar katardaki riskleri
belirleyip demiryolu şirketini katarı düzeltmesi için uyarıyor.
Demiryolunda yeni teknolojiler elbette bunlardan ibaret
değil. Ruslar nükleer trenler, Çinliler, Japonlar ve Almanlar ise saatte 500
kilometre hızla giden manyetik Maglev trenleri üzerindeki çalışmalarında epey
mesafe katettiler. Yük ve yolcu taşımacılığına talep sürekli artarken, çevre ve
enerji maliyeti baskıları sürdüğü sürece demiryolu, dünyanın en önemli
teknolojik gelişim alanı olmayı sürdüreceğe benziyor.
Yorumlar
Yorum Gönder