Bilim 2.0


Bir internet eylemcisinin intiharı, halkın bilimsel araştırmaların sonuçlarına ücretsiz erişiminin kapılarını aralamış olabilir.Amerikalı internet eylemcisi Aaron Swartz’ın intiharı, bilimsel yayınların paylaşımı konusunda sonuçları devrim niteliğinde olabilecek bir tartışmayı tetikledi. 

Amerikalı Aaron Swartz’ın ömrü kısa sürdü ama bu asla sıradan bir yaşam olmadı. Henüz 13 yaşında Wikipedia benzeri bir sanal ansiklopedi yazılımı tasarlamış, ertesi yıl dünyanın en popüler içerik formatlarından RSS’i yazmıştı. Sıkıcı bulduğu ortaokulu yarıda bırakıp evde mantık ve aritmetik eğitimi almıştı. World Wide Web’in mucidi Sir Tim Berners-Lee’nin kurduğu grupla çalıştı. En popüler sosyal haber sitesi Reddit’i geliştiren ekipteydi. Stanford Üniversitesi sosyoloji bölümünü “yeterince entelektüel bulmadığı için” bıraktı. Sonraki yaşamını halka açık olması gerektiğine inandığı makalelerin, kitapların ve dergilerin kâr amacıyla belli şirketlerin tekeline terk edilmesine karşı mücadele ederek geçirdi. Mahkeme kayıtlarından başlayarak bütün devlet kayıtlarının internette halka açılmasını sağladı.

Eylemleri ona dünya çapında ün kazandırırken, o bilimsel yayınlara yönlendi. Ona göre kamu fonları kullanılarak yaratılan bu bilgiler herkese açık olmalıydı. Harvard’da araştırma yaparken Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nün (MIT) hesabını kullanarak ücretli bilimsel makale veritabanı JSTOR’dan dört milyonu aşkın belgeyi bilgisayarına indirince trajik sonunu hazırlayan süreç başladı. MIT’nin şikâyeti üzerine gözaltına alındı. Diski iade etmeyi kabul edince MIT yasal işlem yapmaktan vazgeçti ama federal savcılar durmadı. Aaron hakkında 13 ağır ceza suçundan 35 yıl hapis ve bir milyon dolar para cezası istemiyle açılan davada birkaç hafta içinde duruşmalara geçilecekti. Ama o, New York’ta kendini asarak intihar etti. Daha 26 yaşındaydı…

Aaron’ın ölümü bütün dünyada internet özgürlüğü savunucularını derinden sarstı ama asıl büyük etkisini bilim dünyasında gösterdi. Aaron’ın Harvard’daki danışmanı Larry Lessig, “Biraz olsun adalet ve utanma duygusuna ihtiyaç duyduğumuz bir zamandayız. Aaron’ın ‘çaldığı’ şeyin ‘mal’, değerinin ise milyonlarca dolar olduğunu söylediler. Kim akademik makalelerden para kazanılacağını söylüyorsa ya aptaldır ya da yalancıdır” diye isyan etti. Aaron’ın “açık bilim” hareketine destek vermesi için binlerce araştırmacı Twitter’da açılan #Pdftribute hashtag’ine kendi araştırmalarını ekleyip bütün dünyayla paylaşmaya başladı. “Hepimiz Aaron’ız”, bilimsel yayın özgürlüğünü savunanların sloganı oldu. Tepkiler üzerine JSTOR, arşivlerini ücretsiz olarak halka açtı.

Aaron intiharının yarattığı deprem, bilimin yüzyıllardır dokunulmayan “bilimsel yayın” kalıplarını yerinden oynattı. Kuantum fizikçisi Michael Nielsen, “Bilgiyi paylaşmak için ideal bir sistem. Ama 17’nci yüzyılda takılıp kaldıysanız” diye alay ettiği sistem çatırdıyor. Hatta Alman Kanser Araştırma Merkezi’nden Dr. Sönke H. Bartling, editörlüğünü yaptığı “Bilim 2.0” kitabında araştırmaların değerinin ölçülmesi için yeni bir sistem gerektiğini savunuyordu. Bartling, “Herkesin erişebileceği bir blog bile yeter” diyor kitabında, “Siz hiç blog’dan ün veya para kazanmış kimse gördünüz mü” diye de ekliyordu.

Bilim insanlarına “devrim” sloganları attıran bilimsel yayın sistematiği, öteden beri “para odaklı” olmakla eleştiriliyor. Sorunun temelinde de bilimsel araştırmacıların, elde ettikleri sonuçları diğer bilim insanlarıyla paylaşmak için söz konusu alanda uzmanlaşmış uluslararası yayınlarda yayınlatma zorunluluğu bulunuyor. Nature, Science ve Lancet gibi yayınlar, kendilerine gelen yazıları dışarıdan uzman desteği alıp araştırmaları doğruluk ve özgünlük açısından denetleyen editörler kuruluna gönderiyor. Yapılan tarama ve incelemelerin ardından, araştırma “yayınlanmaya değer bulunursa” basılıyor. Bazen bu süreç aylar alabiliyor. Yayın sahipleri ve yöneticileri bu yüzden araştırmayı yapan bilim insanının bağlı bulunduğu üniversite veya kurumdan bir çeşit “ekspertiz” ücreti talep ediyor. PLoS One dergisinde bu ücret 1350 dolar iken, Nature Communication 5 bin dolar talep ediyor. Bu kurumların yıllık 4 bin euroyu bulan ücreti ödeyip yayına abone olması da gerekiyor. Dahası bu yayınlar çoğunlukla araştırmayı yapan kişi ve kurumlardan bütün yayın haklarından feragat etmesini de istiyor. Örneğin üniversitelerin araştırmayı kendi internet sitesinde bile yayınlamamasını şart koşulabiliyor. California Üniversitesi’nden moleküler biyolog Michael B. Eisen bu duruma “Vergi mükellefleri parasını ödedikleri araştırmanın sonucunu öğrenmek için de para ödemeye mahkûm kılınıyor” diyerek isyan etmişti.

Dahası bu bilimsel yayınlar kazançlarını paylaşırken de cimri; danışmanlığını veya yardımını aldığı bilim insanlarına çoğunlukla para bile ödemiyor. New York Times’a konuşan MIT’de kuantum bilgisayar araştırmacısı olan Scott Aaronson bundan böyle ne bir yayına destek vereceğini ne de araştırmasını bu yayınlara göndereceğini açıklarken, “Kâr amacı güden bu zengin şirketlere artık bedava iş gücü sağlamayacağım” diye isyan ediyordu. Aaronson gibiler son yıllarda JSTOR gibi alternatif internet araştırma kaynaklarına yönleniyor. Son yıllarda arXiv, Pulblic Library of Science (PLoS) ve GalaxyZoo gibi açık erişimli arşivler ve bilimsel yayın siteleri işlev kazanmaya başladı. Hatta “Bilimin Facebook’u” olarak anılan araştırmacıların birlikte çalışabilecekleri bilim insanlarıyla tanıştığı ReserchGate gibi bir platform 1,6 milyon üyeye ulaşmayı başardı. Bu platformlara erişim ya ücretsiz ya da cüzi miktarlar talep ediliyor. Ama basılı yayınlar kadar prestijli değiller ve yayıncı şirketler bu durumun epey farkında. Nature dergisinin Genel Yayın Yönetmeni Maxine Clark, New York Times’a “açık bilim kulağa hoş geliyor” dese de “son kertede tutucu olan” bilim insanları topluluğunun aksi oluşumlara geçit vermeyeceğini söyledi. Clark’a göre bilim insanları, yayınlarda yer almanın “Ödül, daha iyi iş ve kürsü” demek olduğunu biliyor. Science dergisi Yazı İşleri Müdürü Alan Leshner ise araştırmaların “İntihal ve manipülasyondan arındırılmasının” kendilerine yılda yaklaşık 40 milyon dolara mal olduğunu hatırlatıp “devlet bize bu parayı verirse yayınları bedava yaparız” diyor.

Statükoyu değiştirip, Aaron Swartz’ın düşlediği gibi verileri, araştırma ve çalışmaları herkese açmak kolay olmayacak. Ancak “Bilim 2.0”da bilimsel araştırma yayıncılığının bu haliyle kalamayacağı açık. “Yeni teknolojilerin ortaya çıkması gereken bir zamandayız” diyen Dr. Aaronson’a göre bilimsel yayınlar zaten 10 yıl önceye göre “daha az önemli” hale geldi. Dr. Aaronson’un bahsettiği teknoloji de ufukta göründü. Ocak ayında, Aaron’ın ölümünden bir hafta sonra Kuzey Carolina Devlet Üniversitesi konferans salonunu dolduran 450 bilim insanı, programcı, gazeteci, blog yazarı, kütüphaneci ve öğrenci evrensel erişimli bir “Online bilim platformu” kurmak için anlaştı ve model tartışmaya başladı. Deneye yanıla doğruyu bulacaklar. Bilim de böyle bir şey değil mi?

-

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Geleceğin ulaşım araçları

Türkiye’nin ilk inovasyon okulu

Cristiano Ronaldo