Açın Avrupa’nın önünü!
Kronikleşme eğiliminde büyüme sorunu yaşayan Avrupa, yeni girişimlerin önünü açamayan yapısal sorunlar yaşıyor.Araştırmalar, startup’larda ABD ile Avrupa arasındaki farkın daha da açıldığını gösteriyor.
Almanya
Başbakanı Angela Merkel, Yunanistan gibi borç batağındaki ülkeleri çileden
çıkaran katı mali disiplini sayesinde ekonomik krizin ülkesini etkilemesini
engellediği gibi, Eylül ayında bir seçim daha kazanmayı başardı. Ancak Merkel,
ekonomide her şeyin güllük gülistanlık olmadığının farkında. Seçim kampanyası
sırasında sık sık Almanya’nın cep telefonu ve IT pazarında dünyanın gerisinde
kaldığını hatırlatıyor, ülkesinden bir Google çıkması için yeni girişimcilerin destekleneceğini
söylüyordu.
Yeni
ekonominin kârlı alanlarında girişimci sayısının azlığı sadece Almanya’nın
değil bütün Avrupa’nın sorunu. Yapılan araştırmalara göre Avrupa’da sadece IT,
telekomünikasyon veya ileri teknolojilerde yatırım yapanların değil yeni bir
kuaför açanların sayısı bile nüfusa oranla yeterli seviyeye ulaşmıyor. Alman
Deutsche Bank’ın Temmuz ayında yayınladığı bir araştırmaya göre, ABD’de yeni
bir işyeri açan veya bir girişim kuranların nüfusa oranı 2012 sonunda yüzde 7,6’ya
ulaştı. Geçen yıl 24 milyondan fazla Amerikalı kendi işyerinin kapısını ilk kez
açarken, Avrupa’da rakamlar iç açıcı değil. Herhangi bir alanda işyeri
kuranların nüfusa oranı Fransa’da yüzde 5,8, Almanya’da yüzde 4,2, İtalya’da
ise yüzde 2,3’te kalıyor. Bu rakamlar kronik büyüme sorunu yaşadığı ileri
sürülen yaşlı kıtanın ekonomisinin ağır topları için hiç de iyi haber değil.
ABD’nin
en zorlu ekonomik iklime rağmen yatırımcılığı teşvik etmesinin ardında neler
olduğunu tahmin etmek zor değil: Geniş bir iç pazar, iyi üniversiteler,
girişimciliği özendiren teşvikler, girişim özgürlüğü ve elbette iyi korunan
patent ve diğer ticari haklar ilk akla gelenler. Ama fazlası da var. Dünyanın
önde gelen üniversitelerinin kurduğu Global Entrepreneurship Monitor (Küresel
Girişimcilik İzleme -GEM) adlı örgüt, ABD’nin 2012 yılı girişimcilik röntgenini
çektiği “GEM 2012 United States Report”ta başka noktaların da altını çiziyor. Amerikalıların
GEM’in raporlarının yayınlanmaya başlandığı 1999’dan beri yeni girişimler için
“en iyimser dönemi” yaşadığı belirtilen raporda, bu olumlu atmosferin birinci
kuşak göçmenler ve kadınlar arasında girişimciliğe ilginin artmasının bir eseri
olduğu belirtiliyor. “Amerika çoğunlukla insanların rüyalarını yaşayabileceği
ülke olarak tarif edilir. 2012’de bu rüya, yeni bir girişimdi” diyor rapor.
GEM,
girişimciliğe daha geniş çerçeveden bakan bir kuruluş. GEM raporuna göre ABD’de
geçen yıl ilk kez bir girişime imza atan Amerikalıların toplam nüfusa oranı
yüzde 9’a çıktı.Daha önceki girişimlerinde umduğunu bulamayanların yeni girişimleri
eklendiğinde, ABD’de geçen yıl yeni işyeri açanların nüfusa oranı yüzde 13’ü
buldu.Yani geçen yıl 317 milyon nüfuslu ABD’de 41 milyon yeni işletme sahibi
ortaya çıktı.
508
milyon nüfuslu Avrupa Birliği’nde (AB) yeni işletme kuranların toplam nüfusa
oranı ise yüzde 8’de kaldı. Bu 45 milyondan fazla kişi,işinin patronu demek. Ancak
Avrupa’da oranlar ülkeden ülkeye çok farklılık gösteriyor. Estonya ve Letonya
gibi “minik inovasyon devlerinin” yeni girişim oranı ABD’nin biraz üzerinde.
Ama Almanya, İtalya ve Fransa’da bu oran yüzde 5’in altında kalıyor. Aynı
raporda “AB üyesi olmayan, orta gelişmişteki ülke” olarak yer alan Türkiye’de
geçen yıl yeni bir girişim hayata geçirenlerin nüfusa oranının yüzde 12’ye ulaştığını
hatırlatmakta fayda var.
Avrupa’nın
girişimcilikle derdine ilişkin çeşitli tezler ortaya atılıyor. The Economist’te geçen ay çıkan bir
makalede, Avrupalı genç girişimcilerin yaşadıkları zorlukların altı çiziliyor:
“Girişimciler öncelikle iyi profesyonel yönetici bulmakta güçlük çekecekler.
Çünkü çoğu aşırı risk seviyor. Genç firmalar, kısa sürede, kurumsallaşmış firmaların
küçüklerle iş yapmaktan hoşlanmadığını keşfedecek. Daha sonra bankaların kredileri
onlara akıtmayı tercih ettiği gerçeğiyle karşı karşıya kalacaklar. Hukuki
düzenlemeler onları serseme çevirecek. Ve sonunda pes ettiklerinde-ki çoğunun
sonu bu olacak- iflas masasından paçayı kolay kolay sıyıramayacaklarını ve yeni
bir işe başlayamayacaklarını anlayacaklar.”
The Economist’in özetlediği
gibi, Avrupa’da büyük ve köklü şirketlerin ekonomi, iş kültürü ve
finans-kapitale hâkimiyeti, çalışanları işten kovmayı neredeyse imkânsız hale
getiren iş yasaları ve karmaşık iflas yasaları yeni girişimler için adamakıllı
cesareti gerekli kılıyor. Girişimden beklediğiniz verimi alamadıysanız yenisine
başlamak için yıllarca beklemeniz gerekiyor. AB’nin yaptığı bir araştırmaya göre Türkiye’de iflas süreci
ortalama 1,5-2 yılda tamamlanırken, Almanya’da bu süre altı yılı, hatta
Fransa’da dokuz yılı bulabiliyor. Genel hava doğal olarak “iyi bir fikri
olanları” etkiliyor. GEM’in Almanya’da geçen yıl yaptığı araştırmaya göre Alman
gençlerinin yüzde 42’si iflas korkusuyla kendi işlerini kurmaktan korkuyor. Bu
oran ABD’de yüzde 32, Türkiye’deyse yüzde 30 seviyesinde. Uluslararası
mali müşavirlik şirketi Ernst&Young’ın yine geçen yıl yaptığı bir araştırmaysa
Almanya, Fransa ve İtalya’daki genç girişimcilerin dörtte birinden azının,
“ülkelerini yatırım yapmaya uygun” bulduklarını gösteriyor. Ernst&Young’ın
aynı soruyu sorduğu Kanadalı genç girişimcilerin yüzde 70’i, Brezilyalı
gençlerin yüzde 60’ı, Japonların ise yüzde 42’si “Ülkemde çok fırsat var”
yanıtını vermiş. Anketler pek yanılmıyor: Giderek daha fazla Avrupalı, yeni
fırsatları “yeni dünyada” arıyor. San Francisco’daki Silikon Vadisi’ne yerleşen
Almanlara “melek yatırımcılık” yapan German Silicon Valley Accelerator’ın
verdiği rakamlara göre vadiye yerleşen Almanların sayısı 50 bini buldu.
Yaklaşık 500 Fransız girişimci, kendine merkez olarak San Francisco Körfezi
alanını seçti.
Ama
Merkel gibi güçlü politikacıların ağırlığını koymasıyla sürecin tersine dönme
ihtimali var. İtalya’da yeni bir şirket kurmanın bürokratik maliyeti 10 bin
eurodan 1 euroya kadar düşürüldü. İspanya ve İtalya işten çıkarmanın daha kolay
olacağı iş yasaları üzerinde çalışıyor. Almanya’nın sağladığı teşviklerden
ötürü Berlin, kıtanın teknoloji startup cenneti haline geldi. Kıtada faktör
maliyetleri de azaldı. İspanya’da cep telefonu ve internet altyapısı konusunda
bir dizi yatırımla adından söz ettiren Arjantinli yatırımcı Martin Varsavsky,
geçen yıl bir konferansta, Avrupa’nın Silikon Vadisi’ne göre bir dizi avantaja
sahip olduğunu ileri sürmüştü. Varsavsky, “Yazılım mühendislerinin maaşları
Avrupa’da yüzde 70 daha ucuz. Burada milyonlarca genç iş bekliyor. Ve daha
önemlisi burada genç firmaları doğduğuna pişman ettirecek avukat sayısı daha
az” demişti. Ama eski kıtada her şey gibi dönüşümler de yavaş gidiyor. Merkel,
katıiş yasalarını değiştirmek için dört kez girişimde bulunmuştu. Ama hiçbirinde
başarıya ulaşamadı…
Yorumlar
Yorum Gönder