Singapur: Bir açık hava laboratuarı
Bir liman kenti veya bir “reeksport merkezi olan Singapur’un dünyanın sayılı innovasyon ve AR&GE merkezlerden biri olmasının hikâyesi. 4 milyonluk küçük ülke, yürütülen innovasyon stratejisi sayesinde bir “bilgi devleti” ve “örnek bir yönetişim modeli” haline geldi. “Her zaman ucuza yapan birilerini bulursun ama her zaman daha iyisini yapanı bulmak zordur”
Japon iş stratejisi uzmanı
Kenischi Ohmae, 2005 yılının en çok satanları arısında yer alan “The Next Global Stage” (Bir sonraki Küresel
Sahne), adlı kitabında, “Dünyanın ortaçağdaki gibi feodal devletlerin hâkimiyeti
altına doğru evirildiğini” ileri sürüyor. Ohmae’ye göre küçük ama teknoloji ve
innovasyonda öncü bir dizi şehir, geleceğin ekonomisinin belirleyicisi olacak.
Ohmae’ye göre geleceğin dünyasında New York, Silikon Vadisi, Dubai ile Estonya
ve Singapur gibi küçük ama dinamik devletler, dünyanın güç merkezlerinden biri
olarak sivrilecekti. Japon yazar tahminlerinde yanılmadı. Hatta öngörüleri kitabı
yayınlandıktan birkaç yıl sonra gerçekleşmiş dahi olabilir.
Onmae’nin Uzakdoğu’da kendi
ülkesi Japonya’dan bir şehri veya Seul, Hong Kong, Şanghay veya Taipei değil de
Singapur’u “dünyanın bir sonraki efendileri” arasında sayması oldukça ilginç. Ama
dünya ticaretinin miktar açısından beşte birine geçtiği Malakka Boğazı’nın en
stratejik yerine hakim bu eski İngiliz kolonisinin son 20 yılda bir “Bilgi
toplumu” ve “innovasyon merkezi” olma yolunda yaptıklarını takip edenler için
bu seçim şaşırtıcı değil. Liman kenti veya bir “reeksport merkezi olarak kalmak
istemeyen Singapur, yirmi yıl önce başlattığı bilim ve teknolojide kalkınma
programı sayesinde bugün dünyanın sayılı innovasyon ve AR&GE merkezlerden
biri oldu. INSEAD ile Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü’nün (WIPO) geçen yıl
yayınladığı “Dünya İnnovasyon Endeksi’nde” Singapur, İsveç ve İsviçre’nin
ardından üçüncü sırada yer aldı. Singapur, Dünya Ekonomik Forumu’nun “2012
Rekabet Endeksi’nde” ikinci, The Economist Intelligency Unit’in “Dünyanın En Gelişmiş
Kentleri” arasında New York ve
Londra’nın ardında üçüncü sırada yer aldı.
“Eş durumundan” yarı Singapurlu
sayılan Hint asıllı Amerikalı uluslararası ilişkiler uzmanı yazar Parag Khanna,
bu 4 milyonluk küçük ülkenin yürütülen strateji sayesinde bir “bilgi devleti” haline
geldiğini ve “örnek bir yönetişim modeli olduğunu” ileri sürüyor. Çünkü Singapur’u
bir “innovasyon merkezi” ve ya da “bilgi toplumu” hale getiren stratejiler
ülkeyi bir “açık hava laboratuarı” olarak gören ülke yönetiminin eseri. Matematik eğitimi almış olan aynı zamanda
Ulusal Bilim ve İnnovasyon Konseyi Başkanı olan Başbakan Lee Hsien Loong, bu stratejinin mimarı. Lee, bir
konuşmasında “Singapur’un uzun vadeli amacı, Singapurlulara yüksek katma
değerli istihdam ve refah sağlamak için, dünyanın en çok araştırma yapan,
innovatif ve girişimci ekonomileri arasına girmektir. Araştırma ve innovasyon
sektörlerimizin rekabet gücünü artırmakta, yeni büyüme alanları yaratmakta ve
ekonomimizi dönüştürmektedir” diye konuşmuştu.
Lee hükümetinin innovasyon stratejisinin beyin takımı “Ekonomik Kalkınma Kurulu” adı verilen think
tank oluşturuyor. Kurulun idari yetkisi bulunmuyor, sadece bakanlar kuruluna
“danışmanlık” hizmeti veriyor. Ancak kurulun kararları hükümeti için öncelik
taşıyor. Bu kurulun belirleyip en son 2010’da yenilediği stratejilerin en
önemlisi “Singapur’u Dünya’nın Asya Merkezi” yapma vizyonunu taşıyor. Bu
kapsamda dünyanın büyük markaları ve zincirlerinin bölge merkezlerinin ülkeye
çekilmesi için bir takım yatırım kolaylaştırıcı düzenlemeler yapılıyor.
Kurul’un belirlediği innovasyon stratejisinde Singapurluların yaratıcılığını
artıracak ürün, süreç ve hizmetlerin tasarımının teşviki öngörülüyor.
Bu
stratejilerin hayata geçirilmesi için beş yıllık dönem için dev bütçeler ayrıldı.
2010-2015 dönemi için ayrılan miktar 16,1 milyar doları buldu. Bu parayla ilk
iş olarak eğitime yatırım yapıldı. Dünyanın ilk Teknoloji ve Tasarım
Üniversitesi (STUD) Singapur’da kuruldu, diğer üniversitelerde tasarım
bölümleri açıldı. Bilim ve teknolojide yurtdışı doktora yapmak isteyenler için
650 milyon dolarlık burs programı kuruldu. Şirketlerde çalışan teknik
personeller yurtdışı eğitim olanakları sağlandı. Çokuluslu şirketlerin
AR&GE departmanlarını bu ülkeye kaydırmasını sağlamak için vergi teşvikleri
sunuldu, araştırma projelerine bütçelerinin yüzde 40’ı varan mali katkıda
bulunuldu, en son teknolojilerde sahip birinci sınıf laboratuarlar kurulup
araştırmacıların hizmetine verildi...
Teknoloji
alt yapısına da büyük yatarım yapıldı. SingPass (Singapur e-devlet portalı)
sistemi bütün kamu hizmetlerini bir tık uzağa taşıdı. Ülkenin tamamı iki yıl
içinde fiber optik internet kullanıyor olacak. Singapur izleme ve veri toplama
sistemlerinin bütün kamuya açık alanlara yerleştirilmesiyle bir “akıllı şehir”
haline getirildi. Kentin hava ve çevre kirliliği an be an takip edilmeye
başlandı. Otoyollara kurulan sensörler sayesinde ücretlendirme kat edilen
kilometreye değil metreye göre hesap edilir hale geldi örneğin. Sistem öyle tıkır
tıkır hale getirildi ki
Parag Khanna,
“Hiçbir ülkede kamu hizmetleri, kilit performans göstergelerine ilişkin
bilgileri takip ederek bu kadar etkin biçimde sunulmuyor” diyor.
Bunca çaba sonuçsuz kalmadı. Aralarında GlaxoSmithKline, Novartis,
Takaeda, Valeant, Abbott, 3M, Merck, Roche, Inviragen, Danone, Nestle, Kodak,
Panasonic, Seiko, Bayer, HP ve Fujitsu’un da pek çok çık uluslu şirket bölge
AR&GE merkezlerini Singapur’a taşıdı, ülke elektronik, yarı iletkenler,
ilaç ve biyoteknoloji sektörlerinin bir merkezi haline geldi. Singapur’un bilim
ve teknoloji eğitimindeki atılımları, ülkeyi yabancı öğrenciler için bir cazibe
merkezi haline getirdi. Eğitim için gelenlerin bir kısmı Singapur’a yerleşerek
ülke ekonomisinin aradığı tersine beyin göçünü yarattı.
Yorumlar
Yorum Gönder