Lojistikte BALO zamanı
Lojistik şirketleri, RFID, GPS, 3G ve barkod teknolojileri ve daha da önemlisi endüstri mühendislerinin geliştirdiği işlevsel planlamalarla sadece taşımacılık değil depo ve stoklama maliyetlerini düşürerek hizmet alanlara ciddi maliyet avantajı sağlıyorlar.
Türkiye’de geçen ay trenle hız rekoru
kırıldı. Manisa’dan kalkan bir tren dört günde Almanya’nın Münih kentine
ulaştı. Süre uzun gelebilir, o yüzden trenin 34 adet tıka basa dolu yük
vagonundan oluştuğunu ve bu uzunluktaki bir katarın aynı yolu normal şartlarda
10 günde katedebildiğini de eklemekte fayda var. Vagonların Bandırma’dan
Tekirdağ’a tren feribotuyla aktarılmasına ve 10’dan fazla sınır geçişine rağmen
kırılan bu rekor, TCDD ve Avusturya Demiryolları ve Türk lojistik firmalarının
yıllardır yürüttüğü “BALO” (Batı Anadolu Lojistik Organizasyonlar) adlı
projenin ürünü. Projenin amacı Türkiye’nin dış ticaretinin yarıdan fazlasını
yaptığı Avrupa’ya yönelik taşımalarda karayoluna ucuz ve süratli bir alternatif
yaratmak. Gerekli verim yakalanınca Ankara ve Konya’dan da seferler başlayacak
ve Avrupa’da yeni varış noktaları eklenecek.
BALO treni Türkiye’de lojistik
şirketlerinin teknoloji kullanım ve organizasyon yeteneğinin son örneği. Geleneksel
olarak icracılarının “kamyoncu” veya “nakliyeci” olarak anıldığı sektörde
sivrilen 200’e yakın firma, hammadde tedarikinden bitmiş ürünün müşterinin evi
veya işyerinde montajına kadar pek çok farklı hizmeti yerine getirebiliyor. Bu
firmaların inovatif teknolojilerle de arası çok iyi. İstanbul Ambarı’nın en
büyük konteyner limanını işleten Arkas, limandaki dev vinçlerin hareketlerinden
soğuk hava deposunda ısı derecesine kadar her türlü gerekli bilgiyi Turkcell’in
kurduğu 3G altyapısı sayesinde tek noktadan izleyebiliyor örneğin. Yılda 670
bine yakın araç taşıyan Omsan Lojistik, Avrupa taşımalarında kısa sürede
demiryolunda vagon, karayolunda römork olabilen ‘swap body’ denilen taşıma
araçları kullanıyor. Gemlik’te bir liman da işleten Borusan Lojistik, geçen yıl
“Elektronik Taşımacılık Ağı” adını verdiği yük arayanla kamyon arayanları
buluşturan bir internet sitesi açtı. Süpermarket zincirlerine her gün on
binlerce çeşit ürün dağıtımı yapan Reysaş’ın İstanbul’daki bir deposu tamamen
otomatik ve ürünler akıllı raf sistemleri sayesinde forklift veya insan gücü
gerektirmeden saklanabiliyor…
Türkiye’nin bu tür karmaşık ve
bütünleşik lojistik hizmetlere daha fazla ihtiyacı var. Dünya ticaretinde
rekabet ederken maliyet ve sürat baskısı altında kalan Türkiyeli üreticiler
öteden beri lojistik sektöründen yenilikçi çözümler bekliyor. Sektörün
duayenlerinden ve Horoz Lojistik’in kurucularından Nurettin Horoz, bir
söyleşimizde “Türk ekonomisi büyürken, sanayi gelişirken çağdaş ülkelerin
enstrümanlarını örnek almak gerekiyor. Zira herkes daha az maliyetle nasıl
yapabilirim derdinde. Başarının sırrı satışta ve fazla fiyatla mal satma
olasılığın yok. İşletmenin kârı artık maliyetlerini ne kadar düşürebilirse
orada” diyerek durumu özetlemişti. Maliyeti azaltmak için ilk başvurulan yöntem
kabaca ürünün satış fiyatının yüzde 17’sini oluşturan lojistik giderleri
azaltmaktan geçiyor.
Lojistik şirketleri, RFID, GPS, 3G ve
barkod teknolojileri ve daha da önemlisi endüstri mühendislerinin geliştirdiği
işlevsel planlamalarla sadece taşımacılık değil depo ve stoklama maliyetlerini
düşürerek hizmet alanlara ciddi maliyet avantajı sağlıyorlar. Bu planlama
sayesinde, üretici firmalar hammadde ve ara mamul tedarikinden bitmiş ürünün
rafa konmasına kadar bütün süreçleri iyileştirip hızlandırabiliyor. Bu da
firmaların tamamen üretime ve satışa odaklanmasını, yurtiçi ve yurtdışı
pazarlarda daha rekabetçi olmalarını getiriyor.
Bu süreç çoktandır Türkiye’de.Taşıma
hizmetlerini öteden beri lojistik şirketlerine terk etmiş durumda olan üretim
ve dış ticaret firmaları şimdilerde depolarını ve malzeme toplama ve dağıtım
işlerini de lojistik şirketlerine devretmeye başladılar. Lojistik sektörüne
ilişkin çok sayıda kitaba imza atan Prof. Dr. Murat Erdal, “Bu sayede
sanayiciler kadar, yerel yönetimler ve meslek odalarına kadar herkes lojistiğin
taşıma maliyetlerini azaltıp teslim sürelerini kısaltarak yarattığı rekabet
avantajının farkına vardı” diyerek durumu özetliyor.
Bunun en çarpıcı örneği otomotiv
sektöründe yaşanıyor. Otomotiv sektörü üretimde son 10 yılda çok ciddi sıçrama
yaptı; üretim iki buçuk kat arttı, ihracat 25 milyar doları buldu. Ama gelişme
yeni fabrikalar açılarak gerçekleştirilmedi. Ceva Lojistik’ten Hakan Çetin,
“Otomotiv firmaları 2000’li yılların başında günde 400-500 otomobil üretiyordu.
Aynı tesislerde bugün günde 1000-1500 araç üretiyorlar” diyerek durumu
özetliyor.
Aynı durum dayanıklı tüketim malları,
elektrik-elektronik üreticileri için de söz konusu. Ama stok ya da araçların
park alanının olmaması otomotivcilere verimsizlik olarak dönmüyor; fabrikalara
malzeme taşıyan kamyonlar kapılara yığılmıyor, dolayısıyla üretim durma
noktasına gelmiyor. Üretim bandından çıkan otomotiv ve elektronik ürünler için
de sıra dışı lojistik çözümler var. Örneğin Borusan Lojistik sevkiyat öncesi
kendi sahasına gelen bitmiş otomotiv ürünlerinin hasarlarını kontrol ediyor,
teknik testlerini yapıyor ve akaryakıtlarını dolduruyor. Horoz Lojistik
istendiği takdirde müşteriye sattığı bilgisayarların evlerde kurulumunu
gerçekleştirirken, Mars Lojistik de ithalatçının getirdiği elektronik ürünlerin
Türkçe yazılımlarını yüklüyor.
Lojistik firmaları e-ticaretin de
atardamarı oldu. Yurtiçi Lojistik, Aras Cargo ve UPS gibi firmalar giyimden
elektroniğe her türlü ürün artık doğrudan lojistik firmalarını depolarında
saklanıyor, siparişler doğrudan lojistik firmasının bilgisayarına düşüyor,
tahsilât ve iadelerde bu firmalarca yapılıyor.
Sektörün duayenlerinden Atilla
Yıldıztekin, “Geçen 10 yıl içinde ülkemizde lojistiğin gelişmesi göz kamaştırıyor.
Ölçek olarak son 10 yılda yaklaşık 5 kat büyümeyi başardık. Filolarımız,
depolama alanlarımız, hizmet yelpazemiz, yurtdışı ilişkilerimiz, teknoloji
kullanımımız çok büyüdü. Yurtdışında şirketler kuruyor, acentelikler açıyor,
şirketler satın alıyoruz” diyerek gelişimi özetliyor. Yıldıztekin’e göre bu
büyümede teknoloji kullanımının rolü çok büyük. Bu yüzden lojistikte büyümek
isteyen firmaların bu alana daha fazla yatırım yapması gerekiyor. “Artık
rekabetin sadece fiyata dayalı olduğu dönemleri geride bırakıyoruz.
Müşterilerimizin ölçekleri büyüdü ve yarış, kapasitesi büyük şirketler arasında
geçmeye başladı. Bizlerden beklenen ucuz fiyata iş yapmak değil daha verimli
çalışarak, otomasyonun, online kontrollerle, ürün bazında ihtisaslaşarak
maliyetlerin düşürüleceği hizmetler sunmak olacak” diyor Yıldıztekin.
Yorumlar
Yorum Gönder